hikayeyi en başından dinlemeyenlere,
özet-i faraziyesi..
sokak başında durdurup şairi,
'cem' deyivermişler,
mahçup mahçup gülümsemiş..
'aslı' astarı nedir bilmez kimse apartman yalnızlıklarının
ama sahici buluruz aynı zamanda anlatılan hikayeleri.
'fatih'i soruyorsun,
tanırım,
en az semti kadar.
uzun boyuna benzer kalbini delip geçen caddesi.
ve köşedeki berberin florasan dertliği
aşağıdan çaldırıyorum zili,
duyan yoktur..
mabed boştur..
yine sokağa taşmaktadır televizyon haberleri
biz ki kaçak bir elektriğe dudak büken,
mum ışıgında kitap okutan geceler biriktirdik.
endamını bilmediğimiz yalnızlıklardı çat kapı gelen.
sevgiliyle uyanılan kalın perdeli odalar,
ve demlik poşete asılı azıcık mutluluğa,
icra takibi ektiler diye küfre buladım ortalığı.
sabahtı ve her sabahın ayrı manalara poz veren de bir yanı vardı
gülmek için az neden aranılan akşamlara sırnaşırken,
her daim hüzündür çantaya konup getirilen,
çok yılışıklığı olmuştur hayatın kapı ardı dinlemeleri gibi
ama saygımızdan bilmemezlikten görmemezlikten geliriz..
'kalbin arada bir sızım sızım sızladığına' ise
yalnızca çok yüzle samimiyet kurmuş yastıklarımız şahittir.
ve sonra kaç hayat sığar elli dört metrekareye diye düşünüp dururken
yalnızlık çek-e-meme sorunsalına formül üret-e-meme
halleriyle kasılıp durduk,
vitesi boşa al,dümeni bırak..
bazen arada bir yağmurlu soğuk kış pazarlarına denk getirilen
antep kokulu kahvaltılar,
ve o kahve altlarına ilişen,
kahkahalarla azda ısınmadık.
..
özcesi kelamın şöyle bitirilsin madem,
şimdi ben meleklere lost denen bir coğrafyada,
radyo anonslarına kafayı takıyorum diye,
yeteneği kendinden makbul bir spiker,
durup durup mırıldanıyor ;
''ama çok yakışıklıydı be senin hüznün.''
vedatezer
nisan- 2004
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
ilgin ve yorumun icin tesekkurler..dostlukla.