20 Eylül 2015 Pazar


Alegria de uns, tristeza de outros.
--birinin mutluluğu, diğerinin üzüntüsü--


1/

küçük kasabalara giden ince toprak yollara serpilmiş ölü çiçekler ve akşam üstü güneşini,
hayatın hep kıyısında kalan küçük gemiler gibi, okyanustan çok korkarak büyümüş çocuklara benzetiyorum bu günlerde.
büyüdükçe biz daralıyor sanki dünya.
iğnenin ucundaki ip, bir noktanın ağırlığı,sayfada kirlenen başlık..ve ama hep ismini sayıklıyorum sandığım lacivert sanduka.
o büsbütün yemyeşil ovalara,mum gibi sıralı dikilmiş büyük ince çınar ağaçlarının rüzgarla birlikte söylediği şarkılar ve hep
ilk mısrasını unuttuğum o şiir,kasabaya giden yoldaki ölü çiçekler kadar üzüntü veriyor şimdi düşününce..



mevsimini unutmuş , kaderi yüzüne işlenmiş bir dul kadın sildiği masalara bırakıyordu içinden dökülen kelimelerini.


''terk edip gitti işte'' diye söylendi yine,
terk edilmiş,tercih edilmemiş olmanın gizli hüznüyle.
akşam üzeri kalabalıklaşıyor henüz öğleden sonra sıkıntsıyla açılıp kapanan paderianın kapısı.
başka yüzler
başka biçimlerde çiğnenen sakızlar
akşama gölgesini getirmiş,sahici bir işçi elbisesi,yorgun..
sararmış mutfak duvarında eski bir tabloda
iki farklı duyguyu aynı yüze taşımış bir resim.yüzün yarısında ağlayan diğer yanında gülen bir kadın..küçük bir de not ilişikli resmin köşesine.

'' Alegria de uns, tristeza de outros. ''

kadın, mental yorgunluk üzerine akşam okuduğu kitaptaki bilgileri anımsamaya çalışırken,
masalara ilişen,kalabalıklaşan,bir uğultu haline gelmiş konuşmalardan seçili sözcüklerin rahatsızlığıyla,kapı camindan içeriye baktı.
radyonun sesini daha da çok açan garson,
kalbinin sesini kışan bir işaret gibiydi ona...öyle de oldu.

'' hepsi senin yüzünden bok herif '' diye söylendi gene..
kapıyı sertçe açtıktan sonra,o gürültünün kucağındaki bir bebek kadar savunmasız hissetti kendini.
bir flaş patladı gözünde ansızın..
.. yataktaki o mahçup,o utangaç,o sevgi dolu kırılacak bir dal parçası gibi halini anımsadı..o anda.


şaşırtıcı buldu bunu,gülümsedi öyle..çabuk toparlandı ama..
kalabalıksa büyüyor,büyüyordu..


<<  adriana nerdesin? müşteriler çıldırmak üzere !!
ben adriana nerdeyim,çıldırmak üzereyim...    >>



Gözlerini tek bir yere işaretlemiş gibi,öyleyce saatlerce durup bakınırken birden bir şeyi farketti Arek,
yetişemediği bütün trenlerde suçladığı makinistler,istasyonlara ulaşırken bir sigara yakıyorlardı..
gülümsedi muziplikle,cebinden bir sigara çekip çıkardı,önce burnunun üzerine bir bıyık yapmak ister gibi koyup sonra kokladı tutunun cepte uzun süre kalmış,biraz terli
biraz nemli o tuhaf kokusunu.
her zaman olduğu gibi pencere camini açıp dışarıya uzandı.derin derin sigarasından duman çekerken,bir rüya görmek ister gibi gözleri kişili halde bir şarkı
mırıldanmaya başladı..çok eski çocukluk zamanlarında,ilk öğrendiği şarkılardan biri ''bugün okulda öğretmenimiz, hayattan bahsetti bize,kara tahtaya
beyaz tebeşirle hayat nedir yazdı,sustu tüm sınıf,bugün okulda öğretmenimiz......''

...
havanın bazen zamansız kararması,rüzgarın tüm telaşesi ile perdeleri havalandırıp,ağaçları sarsması,bulutların renginin gri tonları ve siyah arasında gidip
gelmesi, şüphesiz ki az sonra başlayacak yağmurun habercisiydi.
az sonra yağmur başladı.

Arek uzun uzun dinledi tanrının bu en güzel bestesini,gözlerini kapadığında başka bir yer, başka insanlar,başka bir gök altındaydı işte..
hep istediği gibi..
kilise korosunda söylediği ilahiler kasabada hemen herkez tarafından çok seviliyor,duydukları bu güzel ses sayesinde kiliseye hiç uğramayan bir çok insanda,
sadece merak ve güzel bir ses dinleme hevesiyle salonu dolduruyordu.
oysa Arek, söylediği ilahilerden çok daha ötede, bu kilise çatısı altındaki cemaatin sayısından çok daha fazla kişiyle buluşmak,dinlenilmek,alkışlanmak istiyordu..
bu utangaç istemi,uzun yıllar içinde bir cinayeti gizler gibi gizledi..
zaman, uzun uğraşlar sonucu açtı o kilitli kapının kapısını..bu büyülü ses,önce kasabadakileri..sonra bir şehri ve belki bütün ülkeyi saracaktı...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ilgin ve yorumun icin tesekkurler..dostlukla.