4 Ekim 2010 Pazartesi

tren zamanı, ay kaçağı..

/

önceki hayatımdan önceki hayatımda,
önceliği hayat olmayan
bir bıkkın gardiyan giriyordu rüyalarıma.


/

ışıkları sönünce sinema salonunun
neydi içimi aniden cız ettiren?
sahi senmiydin yan koltukta
omzuma saçlarını deviren?

/

yüzünde hep kendini ele verme telaşı,
bu sen degilsin biliyorum.
sabahlar öyle güzel ki,
..
ağlarsak ikimizde suçluyuz bu oyunda.


/

...
hiç bir şey yapmak istemeden,
öyleyce geçen,
yaşanan,
harcanan saatler..
susmaktan sıkIıdığında
hep oldugu gibi
plajdaki cankurtaranla yaptığın
o uzun sahici,
bazen yetmeyen sohbetlerin..
cankurtarmış bir adamın,
bazı kadınların
sönük renksiz hayatlarına da
'bir can katacağını' düşünürdün hep sen,

ben önce güler,
sonra uzun uzun iç gecirirdim,
'canı bağışlanmış' bir yalnızdım,
belki de bundan..

/

boyu degil işlevi konusuydu sanki soramadıgımız.
boylu boyunca yatıp uzandiğımız o agaç gölgeliğinde,
hayata dair bilmemiz gereken ilk şey ;
uzunluğu degil
işleviymiş..



/
içime,
kısa aralıklarla
hep aynı ahenkle damlayan
' o şey '
sensin.



vedatezer - 2004

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ilgin ve yorumun icin tesekkurler..dostlukla.