9 Ekim 2013 Çarşamba

karıncalar ve kelebekler 3


Bu sabah bir ‘ah’ ile uyandım,
Ah ..!
akıldan çıkıp yeniden buluşulan bir düşüncenin ilk sesi buydu...ah...! uyan artık.
Vardiya saati bitti,genç ve ölü bir kadın cesediyle uyandım bu sabah.
Anladım ki kalp masum kalan tek yer,tek çocuk,tek ihtiyar...
Cinayet mahalli de sen istersen.
.....
Kırık dökük bir aynadan sarkan suretimi izliyorum. Bana öyle geliyor ki hayat hesabını iyi yapmıyor,yüzümde hep eski hikayeleri,o hikayelerin kahramanlarını hatirlatan –belki de kahraman değildi onlar,çünkü kahroluyorlardı her seferinde - kırgın bir ifade...Son sözünü edip hikayeye son verme niyetindeyim ama olmuyor. Yüzümdeki hazin ifade,bikkin,gece gibi ifade yerini bütün yaşanmışlıkları özümsemiş bir olgunluğa dönüyor. Konuş desen de konuşmam artık,sus deme sustum.
Uzun yolculuk diyorum kendi kendime,gözlerimi dikip güneşin söndüğü yere, uzun bir yolculuk iyi gelecek diyorum bana.
Kendime şans diliyorum aklımdan geçenler için,o kadar yakınım ki kendime... Biraz uzaklaşmak için uzun yolculuklara mı çıkmalıyım ? her yolculuk öncesi düşlere mi vurulmalıyım,bir aşkın çakıl taşlarını mı toplamalıyım...daha eski ne var sanki?benden başka ne var bende?
Güzel biten her şey acı veriyor ,daha az zarar vererek biten o güzel şeyler,o tatlı rüyalar,aşklar ve sevişmeler,meraklanmalar ve kaybetme korkuları hepsi acı veriyor. Güzel başlayan güzel bitmeyen o kadar çok şey var ki,kötü biten filmler gibi o kötü finallerde acı dahi vermeden mutlak bir çürüme duygusuyla sonlanıyor. Oysa başlangıçların utangaçlığından sonların hüzünlü anlarına kadar geçen her şey hayat diye anılmıyor mu? küçük küçük başlangıç ve bitiş anlarının toplamı değil miydi hayat?

Sevgilim aşksız günlerinin hırsını çarpma yüzüme!
Hem sevişip hem yıkmaya kalkma beni...İnan o kudretli heykeller gibi yapayalnızım.

Eve girip üzerimi değişiyorum,banyoda yüzümü yıkıyorum ve aynaya takılıyor gözlerim...Kim bu adam?Öylesine ezbere davranışlar,ezbere konuşmalar,ezberlenmiş bir yaşam sürülüyor ki sanki bir tür sürüklenme bu...
Başımı iki elimin arasına alıp sıktığımda oluyor,ne oluyorsa. Bir tür paradoks bu.
Şimdi,şu anda vaat edilen topraklara sürgün, karıncaların hüznüne kelebeklerin kanat sesleri çarpıyor,yaz saati uygulaması bitiyor,toprak soğuyor,ten soğuyor...
Akşam güzel bir kadın gibi ilişiyor yanıma .Göbeği açık,üstündeki tülden belli belirsiz hatlarını yakalamaya çalışıyorum. Hem çok güzel hem kederli bir yüz. Yalan yanlış bir şeylerden söz edip,kendimi anlatmaya çalışıyorum ona. Oysa anladığından daha karmaşığım, bunu öğrenemeyecek ya da bunu öğrendiğinde ben yanında olmayacağım...''Peki neydi şimdi bu'' diyecek ardımdan... Neydi açlığımı,dışlanmışlığımı,kangren yaralarımı dost teniyle iyi eden bu iksir ??

Hayat hesabını iyi yapmıyor işte,kalbin ihtirasını uzun yolculuklar dindiriyor.
Yaraları iyi eden de yolculuklar değil miydi zaten...?

Son söz ;

yenildim...
ömrüme zavallı bir not düşüp, yenildim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ilgin ve yorumun icin tesekkurler..dostlukla.